1 Kasım 2011 Salı

HAK nedir, ne değildir! (Mustafa Özcan, Ekim 2011)

Eylül ayı denememde Ekimde HAK konusunu ele alacağımı belirtmiş idim. Son derece netameli olan bu konunun ele alınışının önemli zorluklarla dolu olacağı ırasından (karakterinden) önce adından belliydi: HAK. Kısaltmanın açınımı Herşeyi Anlayan (veya Açıklayan) Kuram’dır. Ama çağrıştırdığı şey nedeniyle açık ifadeden daha fazla olarak kısaltması kulakta çarpıcı bir izlenim bırakıyor.



Anlıksalcılığını (entelektüelliğini) kuantum kuramına dek genişletmiş olanlar, HŞK (Her Şeyin Kuramı) kısaltmasının İngilizcede çok sık geçen ToE (Theory of Everything)‘nin Türkçedeki karşılığı olacağını tahmin eder sanırım.



Ortadakinin küçük, yanlardakilerin büyük yazıldığı bu İngilizce üç harf, doğa bilimlerinin özündeki soyut sınırıları belirlemeye yönelik olarak dört temel etkileşim alanının tümleştirmesini (entegre edilmesini) matematik yoluyla yapmayı amaçlayan ve pek çok yazarca “ereksel (teleolojik) zirve yasası” neliğiyle (mahiyetiyle) benimsenmiş olan kuramsal (teorik) fizik disiplin nosyonunun bir kısaltmasıdır.



Her büyük işte (süreçte) olduğu gibi burada da temel olarak eytişimsel (diyalektik) kutupsallıkların çelişmesinden ortaya çıkan bir bireşime (senteze) doğru ilerleyen yaklaşım ile sonuca ulaşma çabası söz konusudur: Bir yanda tanecik ırası gösteren yapı olarak parçacıklar, öbür yanda dalga büyüklüğü olarak etkileşim alanları. Ancak bilindiği gibi -CERN’deki Higgs bozonu arayışında görüldüğü üzere- bu kuramsal tümleştirme çabalarının deneysel olarak doğrulanması çalışmaları pek de istenen sonuçları verememektedir.



Şimdi bu anlatılanlardan anlaşılan şu ki, fizik biliminde bu zorluklar varken daha karmaşık olan insan bilimlerinde “Herşeyi Anlayan Kuram” tarzındaki kuramsal çalışmalar bilim insanlarına pek de cazip gelmeyeceği gibi itici de olabilir! Başka bir deyişle, akademisyenlerin bu konulardan uzak durmasını beklemek hiç de yanlış olmaz.



Ama gelin görün ki doğa bilimsel kültürde Maxwell’in elektrik ve manyetik kuvvet alanlarını birleştiren matematiksel çalışmasının başlangıç olduğu kabulü ile yapılan karşılaştırmada insan bilimlerindeki çalışmalar doğa bilimlerine inat ona koşut olarak yürümüş ve de yürümektedir. Maxwell’in denklemlerini geliştirdiği dönemlerde Dilthey’in kurduğu Alman Tin Bilimleri Okulu’ndaki çalışmalarda da bu türden tümleşik bir kuramsallaştırma hedeflemişti. Ancak doğa bilimsel kültürdeki açıklamaya ve öngörmeye yönelik kuramsal hedefler yerine Tin Bilimleri Okul’undaki çalışmalarda, toplum ve davranış bilimleri için anlamayı amaçlayan bir sınırlama ile yola çıkılarak insan bilimleri kültürünün karmaşık yapısının yaratacağı zorluklardan biraz olsun kaçınılmak istenmişti.



HAK konusu işte bu kapsamda insan bilimlerine yönelik soyut-bütünsel bir kurgulama düzeneği olarak tasarlanmış bir araçtır. Başka bir deyişle HAK insan bilimlerine üst kuram (meta teori) olarak düşünülmüş bir arayışın adıdır.



Bu amaç ve kapsam ile geçmiş dönemde KDP-CST’nda dört aylık bir çalışma programı uygulamaya sokuldu.



Bu doğrultuda HAK’ın neliğinin ortaya konulmasına yönelik olarak önce olası temellendirici konular dizgesel bir yaklaşımla tarih, toplum ve öznellik gibi insan bilimlerinin ulamsal boyutları ekseninde ele alınarak irdelendi.



Sonuç olarak konunun işlendiği trimestrinin sonlarında HAK kavramının temel yönlerini oluşturan konular birbirleriyle tümleşecek şekilde bağlantılandırılarak HAK’ın dörde dört kafesi (gridi) olarak düşünülen kuramsal-mantıksal matris çerçevesi’nin geliştirilmesi sağlanmıştır.



Söz konusu kuramsal-mantıksal çerçeve’nin yatay mantıksal ekseninde şeylerin uzay-zamandan arınmış (ne zaman ve nerede sorularının anlamlı olmadığı durumlar anlamında) durumlarını sorgulayan belirlenimci (deterministik) mantık soruları olan ne, neden, niçin (nedenin nedeni olarak) ve nasıl soruları sağdan sola doğru yer almaktadır. Yöntemi temel alan dikey kuramsal eksende ise insan bilimlerinin dört ulamsal alanı saltıktan göreceliye doğru yukarıdan aşağıya sıralanmıştır: Formel disiplinler (lojistik (sembolik) disiplinler), yapısalcı (strüktüralist) disiplinler, eleştirel (kritik) yaklaşımlar ve yorumsamacı (hermönetik) yaklaşımlar.



HAK ile ilgili olarak KDP-CST’nda gerçekleşen dört aylık çalışmanın sonuçlarının özeti kısaca budur.

Gelecek aydan itibaren denemelerimi CST’na koşut olarak orada işlenmeye başlanan sistem düşüncesi ile ilgili yazılarla sürdürmek niyetindeyim. Bu konuyla ilgili seride üç yazı olacağını tahmin ediyorum. Ancak HAK hakkındaki olası soruları da memnuniyetle cevaplamaya hazır olduğumu yeri gelmişken belirtmek isterim.

Mustafa Özcan / Ekim 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder